14 Ekim 2014 Salı

"EZAN ÇİÇEĞİ!"




"EZAN ÇİÇEĞİ!"


Akşam Ezanı ile Yatsı ezanı arasında sarı renkte açan çiçek, sabah gün açtığında renk değiştirerek güneş ışığı ile birlikte kırmızı olup yine güneş ışığı ile kuruyor.

Ezan Okunurken Açan Çiçeğin Videosu ve Haberin Tamamı İçin 


Bu Linke Dokununuz:


"Ezan Çiçeği", İlginç özelliklere sahip bitkidir. Lale iriliğindeki ipeksi sarı çiçekleri gün boyu kapalı durur. Güneş battığı anda aniden açılarak şaşırtıcı bir gösteri sunar. Ertesi gün öğlene doğru sönen çiçeklerin ömrü bir gündür. Ancak bol tomurcuk verdiği için problem olmaz. Baharda rozet biçimi etli ve tüylü yaprakların ortasından uzun bir sap çıkarır. Bu sapın üzerinde yaz boyu açacak olan tomurcukları taslak halinde bulunur. 1.5 metre uzayabilir.


Alternatif Tıpta Ezan Çiçeği


Çin ve Kuzey Amerika kökenli olan "Oenothera biennes" ya da "ezan çiçeği", gece çökerken büyük sarı çiçekler açan dayanıklı bir bitkidir. Aynı zamanda şifalı bir bitkidir. Yolların kenarlarında, çakıllı ve kumlu topraklara sahip ekilip dikilmemiş arazilerde bulunur. Soğukken yapılan ilk sıkımdan, çok az miktarda çok değerli bir tohum yağı elde edilir. Bu yağın içerdiği esansiyel yağlara ve özellikle de tek önemli doğal kaynağı olduğu gamma-linoleik asit (#) içermesine borçludur. Prostaglandin E1 prekürsörü (ön maddesi) olan bu madde, premenstrüel sendromda kısmen de olsa yüksek saptanan ve göğüslerde gerginlik hissi, ödeme bağlı karın şişliği, migren, anksiyete, sinirlilik, tahammülsüzlük, uykusuzluk, depresyon gibi rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olan prolaktin hormonuna karşı etkili olduğu hususuyla ilgili bir çok kitapta bilgi vardır! Lakin Türkiye'deki ilgili kanunlara göre bu şekilde kullanılması suçtur ve ilaç olarak kullanılmaz. Bu bilgiler tamamen sizlerle paylaştığımız birer “genel kültür” paylaşımıdır!


Bu bitkinin yağı, tohumlardan ileri "soğutma çıkartma" teknolojisi kullanılarak üretilmektedir. Bu yağın temel maddesi doy­mamış yağ asitleridir. En önemlisi ise Gamma linolenik asittir.


Gamma linolenik asit, insan vücudu tarafından üretilmemektedir. Son derece gerekli bu madde dışarıdan alınmaktadır. Yapılan araştırmalar, Gamma linolenik asidin prostaglandin oluşumunda başrol oynadığını kanıtlamıştır. Kadın vücudundaki prostaglandin metabolizması bozukluğu tüm fizyolojik unsurların bozukluğuna yol açar, buna regl dönemi de dahildir. Dolayısıyla her gün gereken miktarda Gamma linolenik asit alınarak ve prostaglandin dengesini belli bir seviyede tutarak bu tür rahatsızlıkların önlemi alınabilmektedir. Gamma linolenik asit, hücre zarlarının mitokondriyon oluşumunda yer alan en önemli maddedir. Bu asidin eksikliği hücrelerin zedelenmesine, ciltteki nem denge­sizliğine, cilt kurumasına ve hassaslaşmasma hatta egzamaya bile yol açabilir. "Oenothera Yağı", çok sayıda alifotik asitleri içermektedir. Gamma linolenik asitle beraber lipidlerin metabolizmasını etkileyerek kandaki lipid sayısını düşürebilir ve aynı zaman­da vücuttaki yağların parçalanma ve çözülme işlemini hızlandırabilir. Genel olarak Gamma linolenik asit, içerdiği maddeler sayesinde orta yaştaki kadınların fizyolojik dengesizliklerinin ve fazla kilo problemlerinin giderilmesine yardımcı olan mükemmel bir iyileştirici üründür.


Nebatat ve hayvanat Allah'ı biliyorlar mı? Biliyorlarsa bu nasıl bir bilmektir?


Lisanıhâl ve kal olmak üzere iki türlü konuşma vardır. Lisanıkal, bir şeyi düşünerek ve konuşarak söylemektir. Mesela iki insan bir araya geldiği zaman halini ve derdini konuşarak anlatırlar.

Bir de hâl dili ile konuşmak vardır. Yani hali ve durumu ile karşı tarafa bir şey aktarmak ve anlatmaktır. Mesela trafik lambaları avazı çıktığı kadar insanlara durun veya geçin diye bağırmazlar, hal dili ile, yani cansız ve şuursuz renkler ile yol gösterirler.

İletişim ve konuşmak ya da bir hakikati ifade etmek, sadece konuşmak ve düşünmek ile olmaz. Bunun dışında cansız ve şuursuz varlıklar, canlı ve şuurlu varlıklar gibi hal dili ile çok şeyleri ifade edip ispat edebilirler.

Şimdi, kainatta ne kadar canlı veya cansız varlık varsa, hepsi ya hâl dili ile ya da kal dili ile Allah’ın varlığına ve birliğine şahitlik ediyorlar ve onu zikredip tesbih ediyorlar. Bunun en güzel ifadesi ise cansız ve dilsiz olan atomların canlı ve şuurluların yapamayacağı vazifeleri görmesidir. Bugün fennin beyanı ile atomlar o kadar mükemmel bir vazife ve işlere mazhar oluyor ki, zerre kadar aklı olan, o atomun arkasında Allah’ın kudret elini görür ve o atomun hal dili ile Allah’ı zikrettiğini ve "bismillah" ile başlayıp "elhamdülillah" ile bitirdiğini anlar. 

Hatta insan Allah’ı bir dil ile zikrederken, atom ve zerreler bin dil ile Allah’ı zikredip ispat ediyorlar. Atomların dili hal dilidir, tıpkı trafik lambalarının hal dili ile konuşması gibi. Atomlar hal dili ile sürekli Allah’ı zikredip tesbih ediyorlar.
Bir elma, üzerindeki renk tonu ile Allah’ın Musavvir ismine sahip olduğunu ihtar eder, mideye rızık olarak indiğinde Allah’ın Rezzak olduğunu gösterir, tadı ile Allah’ın Rahim ve Kerim olduğunu ifade eder ve bunun gibi daha çok isimleri hali ile bize bildirir ve bize ispat eder ve bir cihetle manen zikreder.
Cansız ve şuursuz varlıkların insan gibi bilmek ve tanımak tarzında değil de, kendilerine mahsus bir şekilde bilmesi ve tanıması olabilir; bu hikmet-i İlahiden uzak değildir. Cansız ve şuursuz mevcudat nasıl hal dili ile Allah’ı tesbih edip zikrediyor ise, kendilerine mahsus bir dil ya da şuur ile Allah’ı bilip tanıyabilirler. Mahiyetini bilemememiz, olmadığı anlamına gelmez.

Nitekim Kur’an’ın çok ayetlerinde şuurun alametleri 
hükmünde olan tesbih ve zikir, cansız varlıklara izafe edilmiştir.
Bu ayetlerden bazıları şunlardır: 

"Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbih etmiştir. O, Aziz'dir, Hakîm'dir."(Hadîd, 57/1).

"Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar, O'nu tesbih ederler. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur, ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O, Halîm'dir, çok bağışlayandır."(İsrâ, 17/44).

Bismillah ve hamd kulluğun simgesi ve başlı başına bir ibadet olduğuna göre, sadece insana has bir olgu değildir. Bu yönüyle kainattaki bütün mahlukat onunla ilgilidir. Toprağın bağrına atılan bir tohum, çatlamak, başını topraktan çıkarmak ve güneşe doğru filizlenmek için "bismillah" der. Ama biz onun dilini anlamayız. Yumurtaları üzerinde yatan kuş, yavruları için "bismillah" der. Ama kendi lisanında. Ağaçlar, mevsimi geldiğinde meyve vermek için "bismillah" derler. Ama insan bunun farkında değildir. İşte müminin kainata bakışı budur ve bu şekilde olmalıdır.

Kur'an-ı Kerim'de buyrulur ki,

"Kainatta hiçbir şey yoktur ki hamd ile Allah'ı tesbih etmesin, Onu anmasın, Ona dua etmesin. Fakat siz onların bu tesbihlerini, zikirlerini, dualarını fark etmiyorsunuz." 
(İsra, 17/44)

Ama şunu da göz ardı etmemek gerekir. Bitkiler ve cansız varlıklar insan gibi külli bir şuur ve tefekkür ile Allah’ı zikredemezler.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YAĞMUR BULUTU