29 Haziran 2019 Cumartesi

Denizanaları veya Medüzler




Denizanaları veya Medüzler

Denizanaları veya Medüzler, Scyphozoa ve Cubozoa sınıflarında bulunan, serbestçe yüzen deniz canlılarıdır.

Medüzler, yassılaşmış ve yüzmeye uyum yapmış varlıklar olarak tanımlanabilirler.

Vücut şekli çoğunlukla yayvan ya da kubbeli bir şemsiye şeklindedir. Poliplerden daha karmaşık yapılı canlılardır. Yüzme organı olarak bir şemsiye gelişmiştir. Bu organ sayesinde hayvan ileriye doğru hareket eder.

Medüzlerin beyinleri yoktur. Bunun yerine sinir sistemleri ışığa ve kokuya duyarlı şekilde gelişmiştir. Küçük balıklarla ve diğer küçük deniz canlılarıyla beslenirler. Vücutları hidrodinamik olmadığı için yavaş yüzerler ve avlarını yakalamalarına yardımcı olacak şekilde bir dalgalanma yaratırlar. Denizanaları bir eşeysiz üreme şekli olan tomurcuklanmayla ürerler.

Denizanasının çeşitli türleri dokungaçlarında zehir taşırlar. Başka bir canlının bunlarla teması halinde, denizanasının ölü olduğu durumlarda bile, zehirlenme söz konusu olabilir. Bu durum denizanası sokması olarak nitelendirilir.

Denizanasının İtme Sistemi

Tasarım Ürünü mü?

● Denizanasının en az yüzde 95’i sudur ve en küçüğünün çapı sadece birkaç santimetreyken, en büyüğünün çapı 2 metreyi geçebilir. Birçok türünde kaslar, tıpkı bir şemsiyenin kapanıp açılması gibi ritmik şekilde kasılıp gevşeyerek çan biçimindeki gövdeyi ileri doğru iter.

Şunu düşünün: Akışkanlar dinamiği üzerinde çalışan bilim insanları, bazı denizanalarının hızlı yüzücüler olmasalar da suda ilerlemek için ilginç bir yöntem kullandıklarını keşfetti. Bu deniz canlıları her kasılma hareketiyle halka şeklinde bir girdap oluşturur. Sonra sigara dumanı halkalarına benzeyen bu halkaları iterek kendilerinden uzaklaştırırlar. Halkaların momentumu ters yönde tepki oluşturarak denizanasını ileri doğru iter. Jet uçağı da benzer bir teknikle ilerler ancak denizanası kesintisiz bir itme gücü yerine kasılıp gevşeme hareketleri sonucunda ortaya çıkan enerji atışları sayesinde ilerler. New Scientist dergisi şöyle diyor: “Bu basit görünebilir, ancak bir girdap halkasının nasıl oluştuğunu matematiksel olarak anlatmak çok zor.”

Araştırmacılar daha randımanlı sualtı araçları yapabilmek için denizanasının itme sistemini inceliyorlar. Bir araştırmacı, denizanasının yarattığı halkalara benzer bir iz bırakan 1,2 metre uzunluğunda bir denizaltı zaten geliştirdi. Bu, klasik pervaneli araçlardan yüzde 30 daha az enerji harcıyor. Başka muhtemel bir uygulama alanı da insan kalbi. Kan akımı kalbin sol kısmında girdap halkaları oluşturduğundan, anormal girdaplar kalp hastalığının ilk bulguları olabilir.

Ne dersiniz? Denizanasının itme sistemi evrimle mi oluştu? Yoksa Allah tarafından tasarlandı mı?

En İyi 10 Tuhaf Ve Gerçekten Korkunç Bitkiler


Dünyanın en büyük çiçeği Rafflesia!


DÜNYANIN EN BÜYÜK ÇİÇEĞİ







DÜNYANIN EN BÜYÜK ÇİÇEĞİ

Rafflesia, dünyanın en büyük çiçeğine sahip bitki cinsi. 1818 yılında Joseph Arnold tarafından Endonezya Yağmur Ormanlarında bulunmuştur.

Ömrü yalnızca 2 haftadır. Dünyada sadece Endonezya'nın Sumatra ve Borneo adaları ve Tayland'daki Khao Sok Milli Parkı'nda görülen Rafflesia, bir hafta içinde çiçek açıp ikinci haftada da ölüyor. Genişliği 1 metreye kadar büyüyebilen Rafflesia’nın ağırlığı ise 11 kilograma kadar ulaşabiliyor.

“BENİMLE gelin efendim, gelin, bir çiçek, çok büyük, çok güzel, harika.” Joseph Arnold, Endonezya’nın Sumatra Adası’nda bitki toplamak için çıktığı keşif yolculuğunda, kendisine rehberlik eden heyecan içindeki adamın bu sözleri üzerine onu takip etti. İngiliz bitkibilimci Arnold orada, “gerçekten olağanüstü” dediği bir şey gördü: İnanılmaz bir çiçek. Onun 1818’de yaptığı yolculukta gördüğü görkemli rafflesia türü, neredeyse 200 yıl sonra bile dünyanın en büyük çiçeği olarak kabul ediliyor.

Rafflesia çiçeğinin onlarca türü vardır ve bunların hepsi sadece Güneydoğu Asya’daki ormanlarda yetişir. Ancak hâlâ yeni türler keşfediliyor. Çiçeği en büyük olan tür, Joseph Arnold ve Singapur’un kurucusu ve yöneticisi olan yol arkadaşı Sir Thomas Stamford Raffles’ın adını alan Rafflesia arnoldii türüdür. Bu çok güzel bir çiçek olsa da buket yaptırmak için kötü bir seçimdir!

Öncelikle boyutu nedeniyle. Rafflesia çiçeğinin çapı 1 metreyi bulabilir, yani neredeyse bir otobüs lastiği kadar. Ayrıca ağırlığı da aşağı yukarı 11 kilogramdır.* Çiçeğin kalın, etli, pembemsi kahverengi beş taçyaprağı vardır. Üzerleri de soluk renkli, siğil görünümünde beneklerle kaplıdır. Taçyaprakların birleştiği yerde koca bir çanağı andıran büyük bir boşluk vardır ve burası 6 litre su alabilir.

İkinci engel de kokusudur. Bir kâşifin deyimiyle rafflesia çiçeği “iyice çürümüş bufalo leşi” gibi kokar ve haklı olarak ceset çiçeği ya da pis kokulu ceset nilüferi olarak da adlandırılır.* Leşle beslenen sinekler, bu feci kokuya hayır diyemediğinden çiçeğin başlıca tozlaşma aracıdır.

Rafflesia çiçeğinin gövdesi, yaprakları ya da kökleri yoktur; orman tabanında bazı asma türlerinin üzerinde asalak olarak yaşar. Konak asmanın kabuğundan çıkan yeni bir rafflesia tomurcuğu yaklaşık on ayda olgunlaşır ve genelde büyük bir lahana boyutuna ulaşır. Birkaç saatlik bir süreçte çiçeğin etli taçyaprakları tüm ihtişamıyla açılır. Ortadaki çanaksı yapının içinde çok sayıda dikensi çıkıntı vardır. Bazı araştırmacılar bu çıkıntıların ısıyı dağıttığını böylece kokunun yoğunluğunu artırdığını düşünse de, işlevleri hâlâ tam olarak anlaşılmamıştır.

Ancak çiçeğin sıra dışı güzelliği gelip geçicidir. Sadece birkaç gün içinde çiçek ölür ve çürümeye başlar, ardında simsiyah çamur gibi bir yığın kalır.

Rafflesia arnoldii, nadir rastlanan ve nesli tükenme tehlikesi altında olan bir türdür. Neden? Çapraz tozlaşma için erkek ve dişi rafflesia’ların birbirine yakın yerlerde çiçek açması gerekir, bununla birlikte tomurcukların çoğu hiçbir zaman olgunlaşma ya da çiçek açma fırsatı bulamıyor. Bunun nedeni birçok tomurcuğun özel yemekler için veya geleneksel tedavilerde kullanılmak üzere toplanmasıdır. Bu durum doğadaki rafflesia’ların sayısını büyük ölçüde azaltmıştır. Çiçeğin yaşam alanı olan tropik yağmur ormanlarının giderek yok edilmesi de ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Pek az insanın bir rafflesia görme şansı olur. Büyüklüğü şaşırtıcıdır. Kokusu kolay kolay unutulmaz. Şekli ve rengi de çok farklıdır. Tabii, dünyanın en büyük çiçeği olan rafflesia Yaratıcımızın harika eserlerinden sadece biridir.

"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şânını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir."
HAŞR SURESİ 24.AYET

Dünyanın en büyük çiçeği Rafflesia!

FİRAVUNUN 3000 YILLIK BOZULMAMIŞ CESEDİ.







FİRAVUNUN 3000 YILLIK BOZULMAMIŞ CESEDİ

İngiltere'nin ünlü müzesi British Museum'daki 3000 yıllık Firavun cesedi tam bir ibretlik hadise.

Secde pozisyonunda duran ve bozulmayan cesetin Hz. Musa'nın inananlarla kaçtıkları ve Kızıldeniz'i yardığı olaydaki firavuna ait. Olay ise Şu şekilde;

Hz Musa inananlarla beraber o dönemde kendini tanrı ilan eden ve inanlara saldıran Mısır Firavunundan kaçıp Kızıldeniz'e ulaştıklarında, Hz. Musa Allah'ın ona emretmesiyle asasını denize vurmuş ve denizde bir yol açılmış.

Bunun üzerine Allah Kuran-ı Kerim'deki ifadesi ile ile; 'Bizde bugün, seni cansız bedeninle denizden çıkaracağız ki, arkandan geleceklere bir ibret olasın' şeklinde buyurarak onu affetmesede cesedini 3000 yıl bozulmadan gelecek nesillere ibret olarak bırakmış. Ve hâlâ öyle duruyor.

Yunus Suresi 90. 91. ve 92. Ayetler:

"İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun da, askerleriyle birlikte zulmetmek ve saldırmak üzere, derhal onları takibe koyuldu. Nihayet boğulmak üzere iken, “İsrailoğulları’nın iman ettiğinden başka hiçbir ilâh olmadığına inandım. Ben de müslümanlardanım.” dedi.

Şimdi mi?! Oysa daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.

Biz de bugün bedenini, arkandan geleceklere ibret olman için, kurtaracağız. Çünkü insanlardan birçoğu âyetlerimizden gerçekten habersizdir."

1144 yılında vefat eden Zemahşerî, Yûnus Sûresinin sözkonusu âyetinin tefsirini, kendisinden 8 asır sonra bulunacak olan cesedi âdeta görür gibi yapiyordu:

"Seni, deniz kenarında bir köşeye atacağız. Cesedini tam, noksansız ve bozulmamış halde, çıplak ve elbisesiz olarak, senden asırlar sonra geleceklere bir ibret olmak üzere koruyacağız."
(Kessaf Tefsiri, Cilt 2, S. 251/252)

Bu olay Kuran-ı Kerimde şöyle anlatılmaktadır:

"Bunun üzerine 'asanı denize vur' diye vahyettik. Vurunca parçalandı, herbiri kocaman bir dağ oldu."
(Şuara, 63)

"İsrailoğullarını denizden (salimen karşı tarafa) geçirdik"
(Yunus, 90)

"Denizi de (karşı yakaya geçtikten sonra, sana açılan yolu da kapamayıp) açık bırak; çünkü onlar (açık görecekleri bu yola girip) bir ordu halinde boğulmuş olacaklardır."
(Duhan, 24)

"Firavun ordusuyla onları takip etti. Deniz de onları içine alıverdi. Hem de ne alış."
(Taha, 78)

"Firavun ve askerleri İsrailoğullarını takip ederken, denizin ayrılmış olan sularını dehşetle görmüşler fakat kin ve düşmanlıklarından dolayı bir anlık tereddütten sonra onlar da deniz içinde açılan yola girerek takibe devam etmişlerdi. Ancak denizin ayrılmış olan suları tekrar birleşmeye başlamış ve sonunda firavunla birlikte bütün ordusu, tek bir kişi dahi kurtulamadan sulara gömülmüştür."
(Şuara, 65-66)

Hz. Musa'ya inanmayan ve O'nu takip ederken ordusuyla birlikte denizde boğularak helak edilen zalim firavundur. Cesedin yaşı ve bulunduğu yer de bunu doğruluyor. 10-15 sene önce görenler bu cesedin secde pozisyonunda olduğunu söylüyorlar. Daha sonra yan yatırılmış. Yanına sıradan biri olduğunu vurgulamak için çanak çömlek koymuşlar.

27 Haziran 2019 Perşembe

YARATAN HER ŞEYE KADİR


Bilim insanları inanamıyor: İlk yardım yapan karıncalar.



Bilim insanları inanamıyor: İlk yardım yapan karıncalar.

Karıncaların bu görüntüsü bilim insanlarını şaşkına çevirdi. Fotoğrafa dikkatlice bakıldığında göremiyorsunuz; ancak karıncaların bu mucizesi gerçekten inanılmaz.

Afrika'ya özgü Matabele karıncaları, zaman zaman termitler tarafından saldırıya uğrayarak zarar gören bir tür. Geçtiğimiz yıl yapılan araştırmalarda Matabele karıncalarının saldırıya uğradıktan sonra yaşadıkları yeri değiştirdikleri ortaya çıkmıştı.

Bu bile şaşırtıcı bir olayken yeni keşfedilen bir durum, karıncaların gerçekten gelişmiş canlılar olduğunu ortaya koydu.

Bu karıncaların ve termitlerin savaş yaptığı alanları inceleyen uzman Erik Frank, saldırı bittikten sonra karıncaların birbirlerini tedavi etmeye çalıştıklarını gözlemledi.

Saldırı bittikten sonra yuvalarına geri dönen karıncalar, yaralanan karıncayı sistematik bir şekilde sırtüstü yatırıp, yaralanan bölgeyi 4 dakika boyunca yalayarak tedavi etmeye çalışıyor. Evet yalayarak ölüm riskini düşürüyor, birbirlerinin hayatını kurtarıyorlar.

Bu ilk yardım eylemi, insanlar dışında sağlık uygulamasını böylesine sistematik bir şekilde yapan ilk kayıt olarak tarihe geçti.

Frank, araştırma yapmak için bir laboratuvarda ortam hazırladı. İçine yapay karınca yuvaları yerleştirdiği ortamda bulunan mini kameralar, hareketi algılıyordu. 

Karıncaları izlemeye başlayan Frank, ilginç görüntüler kaydetti. 

Yaralı arkadaşı olduğunu anlayan karınca sinyal vererek, yaralı sayısının en az 2 katı kadar sağlam karınca çağırıyordu

Deneysel olarak yaralanan ve müdahale edilmeyen karıncaların %80'i 24 saat içinde ölüyordu. Ancak karıncalar tarafından ilk yardım uygulanan karıncaların sadece %10'u ölmüştü.

http://www.karar.com/gundem/bilim-insanlari-inanamiyor-ilk-yardim-yapan-karincalar-7453?p=10

EY ATEİSTLER BİR DÜŞÜNÜN!


EY ATEİSTLER BİR DÜŞÜNÜN!

Mesela bir kimyasalların bulunduğu odayı düşünün bir merhem için veya bir ilaç yapmak için ne yaparız?Bir miktar ondan bir miktar bundan derken ilaveler ile bir karışım oluştururuz.

Gerekirse (absaorbsiyon ,titrasyon,santrifüj vs...) işlemleri uygularız.Eğer bu ilaveler 1 mm geçse veya eksik olsa deneyimizden sonuç alamayız.Çok basit ürünler için bu geçerlidir.Ama şunu nasıl idda edebiliriz ki; bir deprem oldu veya fırtına oldu bu ilaç odasındaki ilaçlar döküldü,birbirine karıştı bir miktar ondan geldi,bir miktar bundan derken basit bir ilacın oluşmayacağı gibi mükemmel suretteki canlılarında öyle ordan onun gelmesiyle veya burdan bunun gelmesiyle oluşmaz ve oluşamaz.Bunların hepsini idame eden yöneten bir yaratıcının olması gerekir.


Baktığınız zaman canlılara hepsine birer program verilmiş ve onu uygulamaktalar.

Arılara bakın bunlar bu işi yapmayı nerden biliyorlar? Sineklerin yaratılışındaki mükemmelliğe bakın.Gözünde kaç tane mercek var.Bir kanadı zehir diğer kanadında panzehir var.Bunları bu şekilde hikmetle kim yaratabilir?

ŞU KAİNATA KAFANIZI KALDIRINDA BAKIN DÜNYADAN BİNLERCE KAT BÜYÜKLÜKTE GEZEGENLERİ KAÇ BİN KM HIZLA DÖNDÜREN VE HERBİRİNİ BERABERCE HAREKET ETTİREN BİRBİRİNE ÇARPTIRMAYAN VE SESİNİ DAHİ SANA DUYURMAYAN AYI GÜNEŞİ BİR YAĞ VEYA KAYNAK OLMAKSIZIN IŞILTAN ALLAH TIR.

BİR PATLAMA OLACAK VE DÜNYA GÜNEŞE ÖYLE BİR UZAKLIĞA GİDECEK Kİ 1 METRE YAKLAŞSA YANACAK 1 METRE UZAKLAŞSA DONACAK.BUNU AYARLAYAN KİM? BAŞI BOŞ MU ZANNEDİYORSUNUZ KAİNATI?
EN BASİT BİR KOLTUK BİLE USTASIZ SANATSIZ OLAMAYACAĞI GİBİ;ŞU KAİNATINDA İNSANINDA BÜTÜN MAHLUKATINDA BİR YARATICISI VARDIR.BİR SANATKARI VARDIR..

BİRDE OLAYA BURDAN BAKIN.NE KAZANIRIZ NE KAYBEDERİZ?

BİZİM İNANDIĞIMIZ YANLIŞSA Kİ (DORULUĞUNA BÜTÜN HÜCRELERİMLE ŞAHADET EDERİM 100 DE BİRMİLYON DOĞRU)

NE KAYBEDERİZ? EN FAZLA 80 -90 YILDA BİR İBADET ZAHMETİ.AMA YA SİZ YANILIYORSANIZ Kİ 100 DE BİR MİLYON YANILIYORSUNUZ.

O ZAMAN AHİRETTE SİZİ BEKLEYEN EBEDİ AZABI TADIN. 

O ZAMAN SİZ ONA MÜSTEHAKSINIZ...

KENDİ NEFİSLERİNE ZULM EDEN,ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM...

MUSTAFA PULLUKÇU

Kuran-ı Kerim’in Büyük Mucizesi:Tatlı Suyla Tuzlu Suyun Karışmadığı Yer



Kuran-ı Kerim’in Büyük Mucizesi:Tatlı Suyla Tuzlu Suyun Karışmadığı Yer

(Kuran’dan Basra Körfezine Dair Mucizevî Coğrafi İşaretler)
25:53 - Birinin suyu tatlı, birinin suyu tuzlu iki denizi salıveren, buna rağmen ikisinin arasına karışmalarını önleyici bir engel koyan O (Allah)tır.

25:53 - Ve huwellezi meracel BAHREYNi haza azbun FURATun we haza milhun ucacun we ceale beynehuma BERZEHen ve hicran mahcura.

Yukarıdaki ayette, sure ve ayet numaralarından başlayarak, ayetin içerdiği bazı kelimelerin ve de ayetin ifade ettiği temel yargının verdiği ipuçlarının bizi tek bir coğrafi bölgeye yönlendirdiğini görürüz:

Basra ( İran) Körfezi

Basra Körfezi'nin (diğer adıyla İran Körfezi) uzunluğu 800 km kadardır. 80 km enindeki girişi, Kızıl Deniz'inki gibi, nispeten dardır ve adalarla doludur. Arabistan tarafında körfez yumuşak bir şekilde sığ sahillere dönüşür. “Birçok yerde denizin içinden tatlı su çıkar.” Mercan kayalıkları ve kum setleri giriş çıkışı tehlikeli yapsa da, gemicilerin kullanabileceği küçük koylar vardır. İran tarafındaki kıyı düzlükleri ise dardır, büyük ölçüde susuz ve kesintilidir.

www.geocities.com/ystezel/articles/mezopotamya/bolum2.html

(Tefhimü-l Kuran’dan/Furkan Suresi 53. ayet ve tefsiri)
İki denizi (birbirine) salıp katan O'dur; bu, tatlı, susuzluğu giderici, bu da tuzlu ve acıdır. İkisinin arasında (birbirlerine karışmalarını önleyen) bir engel (berzah) ve aşılmayan bir sınır koymuştur.

Bu olgu, denizde ve karada pek çok yerde görülmektedir, yani tatlı suyla acı su yan yana bulunmaktadır. Türk amirali Seydi Ali Reis, "Meratü'l-Memalik" adlı eserinde (16. yüzyıl), İran Körfezi'nde, denizin acı sularının altında tatlı su kaynaklarının bulunduğunu ve donanması için bunlardan faydalandığını yazar. Amerikan Petrol Şirketi de içme suyu için Zahran (haritada Dhahran adıyla geçer) yakınında kuyular kazmadan önce İran Körfezi'ndeki aynı kaynaklardan su almıştı. Bahreyn yakınında da, deniz yatağında halkın son zamanlara kadar su aldığı tatlı su kaynakları vardı.

http://www.kuranmeali.com/tefsir.asp?sureno=25&ayet=53
İlk olarak ayetin numarası olan 25:53 değerini enlem-boylam koordinatlarına uyarladığımızda 25.Kuzey enlemi ile 53. Doğu boylamının kesişim noktası Basra Körfezi’nin Arabistan Yarımadası tarafına isabet etmektedir. İki rakamda doğal olarak pozitif rakamları ifade ettiği için koordinat düzlemini haritaya uyarladığımızda 25. kuzey enlemi ve 53. doğu boylamı olarak karşımıza çıkar. Ayetin anlamı incelendiğinde, tatlı suyun deniz dibinden çıkarak tuzlu suyla karışmadan su yüzeyine kadar çıktığı bilgisi karşımıza çıkmaktadır. Basra Körfezi’nde bu şekilde tatlı suyun ve tuzlu suyla karışmadan yüzeye kadar çıktığı bölgeler bol miktarda mevcuttur. Daha da önemlisi bu tür bölgeler 25:53 koordinatlarının isabet ettiği Arabistan Yarımadası kıyılarında toplanmıştır. Peki neden Basra Körfezi’nden geçen herhangi bir enlemi değil de ayetin sure numarası olan 25’i ve dolayısıyla 25.enlemi esas alıyoruz? Çünkü sadece bu enlem Basra Körfezi’nden geçtiği her noktada tatlı suyla tuzlu karışmaması olayının olduğu Arabistan Yarımadası kıyılarına daha yakındır. 53. boylam ise Arabistan tarafında ve sığ olan ve aynı zamanda 25.enlemin geçtiği bölgenin tam orta kısımlarına denk gelmektedir. Bu bölge de denizin derinliğinin az, yani sığ olması deniz tabanından çıkan tatlı suyun mümkün olduğunca tuzlu suyla karışmadan yüzeye çıkmasını sağlamaktadır.
İkinci çok önemli bir özellik ise ayette geçen özellikle BAHREYN ve FURAT kelimeleri ile ilgilidir.BAHREYN , tamamı Basra (İran) Körfezi içinde kalan tek ada devletidir.

Ayette geçen “furat” kelimesi hem tatlı su, hem de özel isim olarak Fırat Nehri anlamına gelmektedir.Fırat Nehri suları Basra körfezine dökülen en uzun nehirdir.

BERZAH kelimesi ise Arapça kökenli bir söz olup, coğrafyada bir yarımadayı karaya bağlayan, iki yanı su, dar kara parçası, kıstak anlamına gelmektedir.

Kıstak kelimesi ise bir yarımadayı karaya bağlayan, iki yanı su, dar kara parçası, berzah, “ DİL” anlamlarını içermektedir.
Basra Körfezi haritaları incelendiğinde en dikkat çekici ve karakteristik şeklin, dar bir kıstak ile anakaraya bağlanan dil şeklindeki Katar Yarımadası olduğu hemen fark edilebilir. Ayette geçen “berzah” kelimesinin coğrafi terim olarak içeriği ele alındığında, bir yarımadanın olması ve bu yarımadayı karaya bağlayan iki yanı suyla çevrili dar bir geçidin, yani kıstağın bulunması gerekiyor.

İşte, Katar (Qatar) Yarımadası BERZAH tanımının özelliklerine göre Basra Körfezi için çok belirgin bir şekil oluşturuyor. Tatlı ve tuzlu suyun karışmadığı bölgelerin önemli miktarda bulunduğu deniz olan Basra Körfezinde BAHREYN ve FURAT (FIRAT) ile birlikte üçüncü bir ayırıcı özellik olarak kendisini gösteriyor.

Bezuar Keçileri kendilerini nasıl tedavi ediyor?






Bezuar Keçileri kendilerini nasıl tedavi ediyor?

Allah’ın varlığının delillerini görmeleri için iman hakikatlerinin anlatılması gerekiyor. Kuran’da bu gerçek, “Yeryüzünde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar için ayetler vardır. Ve kendi nefislerinizde de. Yine de görmüyor musunuz?” (Zariyat Suresi, 20-21) ifadesiyle vurgulanır.

Kuran’da, Allah’ın varlığının, birliğinin ve sıfatlarının kesin deli
lleri olan olaylar ve varlıklar, “ayet” olarak tanımlanır. Allah’ın ayetleri, Kuran’da yazılı olduğu gibi dış dünyada ve insanın kendi nefsinde de vardır. Vicdanını kullanan bir insan, etrafında gördüğü her şeyde, kendisine Allah’ı tanıtacak sayısız delil ile karşılaşır. Örneğin, çamurlu topraktan çıkan rengarenk, hoş kokulu çiçekler, lezzetli sebze ve meyveler, bu güzelliklerin algılanmasını sağlayan duyu organları, içinde birçok kompleks sistemin uyumlu bir biçimde çalıştığı insan vücudu, Dünyamızı aydınlatan ve ısıtan ve bunun için bize en uygun mesafede ve büyüklükte yaratılmış olan Güneş, kupkuru toprağı canlandıran yağmur ve evrenin tümünü kapsayan bunlar gibi daha sayısız deliller…

Bezuar Keçileri kendi kendilerini tedavi ettiklerini biliyor musunuz? Kuşkusuz bu tüm kainatı şefkatiyle ve merhametiyle saran Allah’ın eseridir. O, kainattaki her canlıya bu dünyada nasıl yaşayacağını, nasıl korunacağını, nasıl avlanacağını ilham etmiştir.

İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da renkleri böyle değişik olanlar vardır. Kulları içinde ise Allah’tan ancak alim olanlar ‘içleri titreyerek-korkar’. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır. (Fatır Suresi, 28)

http://www.bloghaber.net/bezuar-kecileri-kendilerini-nasil-tedavi-ediyor.html

16 Haziran 2019 Pazar

TEFEKKÜR BELGESELİ - Dr.SENAİ DEMİRCİ-1


İKRA-OKU


Ateist Aldığı Cevap Karşısında Utancından Müslüman Oldu


FİRAVUN'UN ÇÜRÜMEYEN CESEDİ-2


FİRAVUN'UN ÇÜRÜMEYEN CESEDİ-1


KARGALARIN MÜTHİŞ ZEKASI-1


KARGALARIN MÜTHİŞ ZEKASI-2


Dünyanın en derin noktası Mariana çukuru(10994m).


TIRTILDAN KELEBEĞE


KIRMIZI KARINCALAR


SİNEK KAPAN BİTKİSİ


ŞEFFAF DENİZ YILANI


11 Haziran 2019 Salı

Allahı Kim Yarattı? İşte Cevabı


YAPRAK GÖRÜNÜMLÜ BÖCEKLER


SU KAYNAĞI AĞAÇTAN ÇIKIYOR


MEKSİKA'NIN PEMBE GÖLÜ-LAS COLORADAS-YUCATAN


MEKSİKA'DA LAS COLORADAS PEMBE GÖL


KAİNAT VE İNSAN NEDEN YARATILDI? Dr.HALUK NURBAKİ


YAVRULARINI BESLEYEN KUŞLAR-BU KUŞLARA BU ZEKAYI VEREN KİM?


GÖKYÜZÜNDE ALLAH LAFZI


GÖKYÜZÜNDE ALLAH LAFZI


BİR AFRİKA ORMANINDA AĞAÇ ÇEŞMESİ


BAL PETEĞİNDE ALLAH LAFZI


BAL PETEĞİNDE ALLAH LAFZI


Dr.HALUK NURBAKİ - KUR'AN VE İLİM


YAĞMUR BULUTU