"Cebeli Tarık" boğazı;Tatlı ve Tuzlu suyun birbirinden ayrıldığı yer!.
RAHMAN SURESİ 19.AYET:
'' (Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar.''
RAHMAN SURESİ 20.AYET:
... ''(Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar.''
FURKAN SURESİ 53. AYET :
Birinin suyu tatlı ve kolay içimli, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da karışmalarına engel olan bir sınır koyan, ALLAH’tır.'
Biri tatlı, susuzluğu giderici, öbürü tuzlu ve acı iki denizi salıveren, birbirine karışmadan akıtan fakat, aralarına bir engel, aşılmaz bir sınır koyan O'dur.
مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ
“İki deniz kavuşmaları için salıverilmiştir. Aralarında bir engel vardır, kavuşmuyorlar.”
Cebel-i Tarık boğazının güney yakasında (İspanya) deniz dibinden akıl almaz şekilde tatlı su fışkırmaktadır. Her iki kıyının dibinden birbirlerine doğru 45 derecelik açılar halinde fışkıran bu dev su kanalları tarağın dişleri gibi karşılıklı bir baraj yapmaktadır. Bu nedenle Akdeniz, Atlas Okyanusuna, nede okyanus Akdenize karışmamaktadır.
Kur’an bu iki denizin birbirine karışmadığını 14 asır öncesinde bildirmektedir. Ancak bu hadise daha henüz asrımızda tam olarak tespit edilebildi.
Deniz altı araştırmaları ile bilinen ünlü Fransız bilim adamı kaptan Cousteau Akdeniz ile Atlantik okyanusunun kimyasal ve biyolojik yapı açısından farklılığını tespit etmiş ve kendisine bu ayetler gösterildiğinde şaşırarak hayran kalmıştır.
Kur’an 14 asır önce ümmi bir insan tarafından, teknolojinin ve bilimin çok çok geri olduğu bir zamanda tebliğ edildi. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in en büyük mucizesi Allah (c.c.) tarafından kendisine vahiy edilen Kur’andır.
Daha bir çok örneğini verebileceğimiz ilmi mucizeler Kur’an’ın ne kadar yüce ve mucizevi olduğunu gözler önüne sermektedir.
Söz konusu ayette geçen mucizeyi iki şekilde izah edebiliriz;
1- İki ayrı denizin karışmaması, bir taraftaki balıkların öbür tarafa geçmemesi, tatlı su ile tuzlu suyun görünmez bir perdeyle ayrılması.
2- Bu ilmi gerçeğin tam 14 asır öncesinden haber verilmesi.
Kur’an’ın hükümlerini gericilik olarak gören bazı çevreler O’nun ileri düzeydeki ilminden bihaber oldukları halde O’na düşmanlık beslemektedirler. Hal bu ki; bu gün ileri teknolojilere sahip oldukları söylenen ülkelerin bilim adamları Kur’an’ın tâ 14 asır öncesinden haber verdiği gerçeği daha yeni keşfedebilmiştir.
O halde sormak lazım; gerici olan (Hâşâ) Kur’an mı? Yoksa ileri olarak görülen Avrupa’nın teknolojisi mi?
Hiçbir düşünce ve ideoloji müntesipleri ile değerlendirilemez ancak savundukları fikirlerin doğruluğu ve yanlışlığı ile değerlendirilebilir. Kur’an’ın ana fikrinin bilinmeden, ilmi olarak incelenmeden ona düşmanlık besleyenler ve iman etmeyenler, Kur’andan uzaklaşarak İslâm’ı adeta başka bir doğrultuya kaydıran onun yanlış tanınmasına neden olan Müslümanlara bakıp İslam’ı değerlendirirlerse sonunda düşecekleri pişmanlık ve hüsranın faydası olmayacaktır.
Denizaltı araştırmaları ile ünlü Fransız bilim adamı Kaptan Jacques Cousteau denizlerdeki su engelleri ile ilgili yaptığı araştırmaların sonucunu şöyle anlatmaktadır: "Bazı araştırmacıların farklı deniz kütlelerini birbirinden ayıran engellerin bulunduğuna dair ileri sürdükleri görüşleri inceliyorduk. çalışmalar sonucunda gördük ki, Akdeniz'in kendine has tuzluluğu ve yoğunluğu var. Aynı zamanda kendine has canlıları barındırıyor. Sonra Atlas Okyanusu'ndaki su kütlesini inceledik ve Akdeniz'den tamamen farklı olduğunu gördük. Halbuki Cebeli Tarık Boğazı'nda birleşen bu iki denizin tuzluluk, yoğunluk ve sahip olduğu hayatiyet açısından eşit veya eşite yakın olması gerekiyordu. Oysa ki bu iki deniz, birbirine yakın kısımlarda bile ayrı yapılara sahiptiler. Bunun üzerine yapmış olduğumuz araştırmalarda bizi şaşkına çeviren bir durumla karşılaştık. çünkü bu iki denizin karışmasına birleşme noktasında bulunan harika bir su perdesi engel oluyordu. Aynı türden bir su engeli 1962 yılında Alman bilim adamları tarafından Aden Körfezi ile Kızıldeniz'in birleştiği Mendep Boğazı'nda da bulunmuştu. Daha sonraki incelemelerimizde farklı yapıdaki bütün denizlerin birleşme noktalarında aynı engelin bulunduğuna tanıklık ettik."
Kaptan Cousteau'yu şaşırtan bu durum, denizlerin birleşmesine rağmen suların karışmaması, Kuran'da 14 asır önceden söylenmiştir. çıplak gözle algılanamayan ve suyun algılanan özelliklerine ters gibi gözüken bu özellik, ilk olarak Arap Yarımadası'nın denizcilikle ilgisi olmayan insanlarına açıklanmıştır.
Birleşen denizlerin karışmaması ile ilgili bu olgu, Allah'ın Evren'deki çeşitliliği mükemmel planlamasının bir örneğidir. Evren'in neresine bakarsak bakalım insanların yüzlerinden, kelebeklerin, çiçeklerin yüz binlerce çeşidine kadar Allah'ın harika ve çok çeşitli sanatlarına tanıklık etmekteyiz.
Denizler altındaki hayatın çeşitliliğinde Kuran'ın dikkat çektiği özelliğin önemli bir yeri vardır. "Yüzey gerilimi" adı verilen fiziksel özellik sayesinde komşu denizlerin suları karışmamaktadır. Böylece komşu denizler farklı yoğunluk, farklı tuz oranı ve farklı yapılar arz etmektedir. Bu farklı ortamlar, farklı canlıların yaşaması için elverişli ortamlar oluşturmaktadır. Bu sayede denizaltı yaşamı balıklardan, bitki örtülerine ve mikro canlılara kadar daha da büyük bir çeşitliliğe sahip olmaktadır.Güçlü dalgalar, kuvvetli akımlar suya bu özelliğini kaybettirmemekte, denizlerin altındaki engel bunlara rağmen görevlerini yerine getirmektedir.
Kuran'ın dikkat çektiği denizlerdeki bu özellik, hem Peygamberimiz'in döneminde bilinmeyen bir bilgiyi açıklamakla mucize oluşturmakta, hem de Allah'ın her şeyi nasıl ince bir planla ayarladığına dikkatimizi çekmektedir.
*Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
(BAKARA SURESİ /164)
Denizi de sizin emrinize veren O'dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O'nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir.
(NAHL SURESİ /14)
İki denizi (birbirine) salıp katan O'dur; bu, tatlı, susuzluğu giderici, bu da tuzlu ve acıdır. İkisinin arasında (birbirlerine karışmalarını önleyen) bir engel (berzah) ve aşılmayan bir sınır koymuştur.
(FURKAN SURESİ /53)
İki deniz bir değildir. Şu, tatlı, susuzluğu keser ve içimi kolay; şu da, tuzlu ve acıdır. Ancak her birinden taze et yersiniz ve takınmakta olduğunuz süs eşyalarını çıkarırsınız. O'nun fazlından aramanız ve umulur ki şükretmeniz için gemilerin onda (denizde) suları yara yara akıp gittiğini görürsün.
(FATIR SURESİ /12)
Allah; kendi emriyle gemiler akıp gitsin ve O'nun fazlından ararsınız diye, sizin için denize boyun eğdirdi. Umulur ki şükredersiniz.
(CASİYE SURESİ /12)
[1] Furkan 25/53
[2] Rahman 55/19
[3] İlmi Gerçekler- Dr.H.Nurbâki
'' (Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar.''
RAHMAN SURESİ 20.AYET:
... ''(Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar.''
FURKAN SURESİ 53. AYET :
Birinin suyu tatlı ve kolay içimli, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da karışmalarına engel olan bir sınır koyan, ALLAH’tır.'
Biri tatlı, susuzluğu giderici, öbürü tuzlu ve acı iki denizi salıveren, birbirine karışmadan akıtan fakat, aralarına bir engel, aşılmaz bir sınır koyan O'dur.
مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ
“İki deniz kavuşmaları için salıverilmiştir. Aralarında bir engel vardır, kavuşmuyorlar.”
Cebel-i Tarık boğazının güney yakasında (İspanya) deniz dibinden akıl almaz şekilde tatlı su fışkırmaktadır. Her iki kıyının dibinden birbirlerine doğru 45 derecelik açılar halinde fışkıran bu dev su kanalları tarağın dişleri gibi karşılıklı bir baraj yapmaktadır. Bu nedenle Akdeniz, Atlas Okyanusuna, nede okyanus Akdenize karışmamaktadır.
Kur’an bu iki denizin birbirine karışmadığını 14 asır öncesinde bildirmektedir. Ancak bu hadise daha henüz asrımızda tam olarak tespit edilebildi.
Deniz altı araştırmaları ile bilinen ünlü Fransız bilim adamı kaptan Cousteau Akdeniz ile Atlantik okyanusunun kimyasal ve biyolojik yapı açısından farklılığını tespit etmiş ve kendisine bu ayetler gösterildiğinde şaşırarak hayran kalmıştır.
Kur’an 14 asır önce ümmi bir insan tarafından, teknolojinin ve bilimin çok çok geri olduğu bir zamanda tebliğ edildi. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in en büyük mucizesi Allah (c.c.) tarafından kendisine vahiy edilen Kur’andır.
Daha bir çok örneğini verebileceğimiz ilmi mucizeler Kur’an’ın ne kadar yüce ve mucizevi olduğunu gözler önüne sermektedir.
Söz konusu ayette geçen mucizeyi iki şekilde izah edebiliriz;
1- İki ayrı denizin karışmaması, bir taraftaki balıkların öbür tarafa geçmemesi, tatlı su ile tuzlu suyun görünmez bir perdeyle ayrılması.
2- Bu ilmi gerçeğin tam 14 asır öncesinden haber verilmesi.
Kur’an’ın hükümlerini gericilik olarak gören bazı çevreler O’nun ileri düzeydeki ilminden bihaber oldukları halde O’na düşmanlık beslemektedirler. Hal bu ki; bu gün ileri teknolojilere sahip oldukları söylenen ülkelerin bilim adamları Kur’an’ın tâ 14 asır öncesinden haber verdiği gerçeği daha yeni keşfedebilmiştir.
O halde sormak lazım; gerici olan (Hâşâ) Kur’an mı? Yoksa ileri olarak görülen Avrupa’nın teknolojisi mi?
Hiçbir düşünce ve ideoloji müntesipleri ile değerlendirilemez ancak savundukları fikirlerin doğruluğu ve yanlışlığı ile değerlendirilebilir. Kur’an’ın ana fikrinin bilinmeden, ilmi olarak incelenmeden ona düşmanlık besleyenler ve iman etmeyenler, Kur’andan uzaklaşarak İslâm’ı adeta başka bir doğrultuya kaydıran onun yanlış tanınmasına neden olan Müslümanlara bakıp İslam’ı değerlendirirlerse sonunda düşecekleri pişmanlık ve hüsranın faydası olmayacaktır.
Denizaltı araştırmaları ile ünlü Fransız bilim adamı Kaptan Jacques Cousteau denizlerdeki su engelleri ile ilgili yaptığı araştırmaların sonucunu şöyle anlatmaktadır: "Bazı araştırmacıların farklı deniz kütlelerini birbirinden ayıran engellerin bulunduğuna dair ileri sürdükleri görüşleri inceliyorduk. çalışmalar sonucunda gördük ki, Akdeniz'in kendine has tuzluluğu ve yoğunluğu var. Aynı zamanda kendine has canlıları barındırıyor. Sonra Atlas Okyanusu'ndaki su kütlesini inceledik ve Akdeniz'den tamamen farklı olduğunu gördük. Halbuki Cebeli Tarık Boğazı'nda birleşen bu iki denizin tuzluluk, yoğunluk ve sahip olduğu hayatiyet açısından eşit veya eşite yakın olması gerekiyordu. Oysa ki bu iki deniz, birbirine yakın kısımlarda bile ayrı yapılara sahiptiler. Bunun üzerine yapmış olduğumuz araştırmalarda bizi şaşkına çeviren bir durumla karşılaştık. çünkü bu iki denizin karışmasına birleşme noktasında bulunan harika bir su perdesi engel oluyordu. Aynı türden bir su engeli 1962 yılında Alman bilim adamları tarafından Aden Körfezi ile Kızıldeniz'in birleştiği Mendep Boğazı'nda da bulunmuştu. Daha sonraki incelemelerimizde farklı yapıdaki bütün denizlerin birleşme noktalarında aynı engelin bulunduğuna tanıklık ettik."
Kaptan Cousteau'yu şaşırtan bu durum, denizlerin birleşmesine rağmen suların karışmaması, Kuran'da 14 asır önceden söylenmiştir. çıplak gözle algılanamayan ve suyun algılanan özelliklerine ters gibi gözüken bu özellik, ilk olarak Arap Yarımadası'nın denizcilikle ilgisi olmayan insanlarına açıklanmıştır.
Birleşen denizlerin karışmaması ile ilgili bu olgu, Allah'ın Evren'deki çeşitliliği mükemmel planlamasının bir örneğidir. Evren'in neresine bakarsak bakalım insanların yüzlerinden, kelebeklerin, çiçeklerin yüz binlerce çeşidine kadar Allah'ın harika ve çok çeşitli sanatlarına tanıklık etmekteyiz.
Denizler altındaki hayatın çeşitliliğinde Kuran'ın dikkat çektiği özelliğin önemli bir yeri vardır. "Yüzey gerilimi" adı verilen fiziksel özellik sayesinde komşu denizlerin suları karışmamaktadır. Böylece komşu denizler farklı yoğunluk, farklı tuz oranı ve farklı yapılar arz etmektedir. Bu farklı ortamlar, farklı canlıların yaşaması için elverişli ortamlar oluşturmaktadır. Bu sayede denizaltı yaşamı balıklardan, bitki örtülerine ve mikro canlılara kadar daha da büyük bir çeşitliliğe sahip olmaktadır.Güçlü dalgalar, kuvvetli akımlar suya bu özelliğini kaybettirmemekte, denizlerin altındaki engel bunlara rağmen görevlerini yerine getirmektedir.
Kuran'ın dikkat çektiği denizlerdeki bu özellik, hem Peygamberimiz'in döneminde bilinmeyen bir bilgiyi açıklamakla mucize oluşturmakta, hem de Allah'ın her şeyi nasıl ince bir planla ayarladığına dikkatimizi çekmektedir.
*Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
(BAKARA SURESİ /164)
Denizi de sizin emrinize veren O'dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O'nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir.
(NAHL SURESİ /14)
İki denizi (birbirine) salıp katan O'dur; bu, tatlı, susuzluğu giderici, bu da tuzlu ve acıdır. İkisinin arasında (birbirlerine karışmalarını önleyen) bir engel (berzah) ve aşılmayan bir sınır koymuştur.
(FURKAN SURESİ /53)
İki deniz bir değildir. Şu, tatlı, susuzluğu keser ve içimi kolay; şu da, tuzlu ve acıdır. Ancak her birinden taze et yersiniz ve takınmakta olduğunuz süs eşyalarını çıkarırsınız. O'nun fazlından aramanız ve umulur ki şükretmeniz için gemilerin onda (denizde) suları yara yara akıp gittiğini görürsün.
(FATIR SURESİ /12)
Allah; kendi emriyle gemiler akıp gitsin ve O'nun fazlından ararsınız diye, sizin için denize boyun eğdirdi. Umulur ki şükredersiniz.
(CASİYE SURESİ /12)
[1] Furkan 25/53
[2] Rahman 55/19
[3] İlmi Gerçekler- Dr.H.Nurbâki
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder